Oysa
ne çok şey değişti hayatımızda, o ağaçların tepesinde
uydurma şarkılar söyleyerek duygulanıp gözleri dolan, terlik
fırlatma oyunundan ayrı bir zevk alan, her gün başka maceraların,
düşlerin peşinde çılgınca oyunlar oynayan o çocukların hepsi
şimdi sabah sekiz akşam altı rutinlerinde hayat mücadelesinin
peşine düşen yetişkinler oldular. Biz belki birbirimizin izini
kaybettik ama ben buradan hafızamı azıcık zorlayıp geçmişe
baktığımda minik ellerimizin toprağı eşelerken bıraktığı
izleri dahi görebiliyorum.
Biraz
önce kütüphanemdeki eski kitaplarımı incelerken ilkokul ve
lisede yazdığım günlükler geçti elime. Yıl 1997, bugün okulda
Emel ile nöbetçi idik... ile başlayan bir cümle..kargacık
burgacık yazısıyla hislerini yazıya dökmeye çalışan ben ve
şimdiki gurbet kuşu buluşmuş olduk böylece bir tesadüf eseri.
Günlüğün ilk sayfası anneme uyarılarla doluydu. O kadar çok güldüm ki ilk sayfadan itibaren..geçmişi düşündüğümde hissettiğim olağan hüzün duygusu yerini kahkaha krizine bıraktı. 9 yaşındaki çocuk halimin zorluklarla baş edişindeki mizah bana bambaşka bir hayat dersi verdi..
- Anne lütfen bak yalvarırım okuma!
- Annem okuduğunu biliyorum, beni çok kırdın haberin olsun..
- Anne bak okumazsan benden sana bi öpücük bedava!
- Oku anne oku, belki biraz akıllanırsın!
Geçen
yılların verdiği kayıpların en büyük kanıtı, babannemin
gittide buruşan kar beyaz elleri, her geçen gün ışığını
biraz daha kaybeden o güzel yemyeşil gözleri sanırım..
Geçtiğimiz yıl aniden beyninde pıhtı atması sonucunda yaşadığı
felç ve konuşma merkezinin tamamen hasar görmesiyle birlikte
yaşadığımız çöküntü, hayatımızda artık bir şeylerin geri
dönüşü olmayan bi şekilde değiştiği gerçeğini acı ve bir o
kadar da sert bir şekilde vurdu yüzlerimize.
Şimdi
ben bu satırları yazarken, o içerde aylardan sonra tekerlekli
sandelyesiyle evimizde.. Aklından, ruhundan neler geçtiğini uzun
zamandır yalnızca tahmin edebiliyoruz. Anneannemin yaptığı
sıcacık poğaçaların kokusu, Oya'nın kalabalık heyecanı,
aramızda bulunmayan aile bireylerini çekiştirmenin verdiği karşı
konulmaz zevk, yılların eskitemediklerinden :)
Bitirirken
gelecekteki günlere dair tek dileğim; ne olursa olsun yeter ki
tadımız olsun ama önce ve illa ki sağlık olsun!
çekiştirilenlerden birinin de ben olduğumu bilsem de :) çok duygulandırdı bu yazı beni... yıllar geçiyor büyüyoruz, değişiyoruz, sevdiklerimiz yaşlanıyorlar... ne zor bu değişimi sukunetle kabullenmek...
ReplyDeletegerçekten de kabullenmek zor, bi de dışardayken yani herşeye uzakken değişimi daha fazla fark ediyor insan..hep yanlarıyken anlamak zor. ascik çekiştirdiler teysem, çok deil walla bak :)
ReplyDeleteYaa neden bu kadar içten yazıyosun çok duygulandım ben :( beni de çekiştirdiniz biliyoom :) Bazen bende dalıyorum böyle uzaklara düşünüyorum Ankarayı, çok özlüyorum herkesi ama sanırım en uygun cümleyi yazmışsın sen zaten "Bitirirken gelecekteki günlere dair tek dileğim; ne olursa olsun yeter ki tadımız olsun ama önce ve illa ki sağlık olsun!"
ReplyDeleteDoktor Kuzenin.