Aynaya baktım biraz
önce. Gözlerimin altındaki yeşil renk dalgalarını inceledim.
Biraz üzerine düşündüğümde gözlerimin altında yosundan bir
orman yeşermekte olduğunu fark ettim ve hayır bu kez
hüzünlenmedim.
Gözyaşı yosunu nemli
havalarda yetişir .Uykusuzluk ve mutsuzluğun aynası olan göz
altlarınıza ilk önce ufak , dehşetengiz mor tohumlar bırakır.
Haftalar geçtikçe mor tohumlar açılır, serpilir, büyürler ve
bir bakmışsınız dalga dalga büyüyen bir ormana dönüşmüşler.
Bu kadar hüznün içerisinde, büyüyebilen bir orman zor bulunur.
İşte ben o yüzden, her yerde yetişmeyen bu nadir ve değerli
bitkiyi her gün sulamayı hiç ihmal etmiyorum.
Çok dipteyim.. Kendimi
bırakıp burada bile dinlenmeyi bilmiyorum. Bu kadar derinde nefes
almak bile zor gelirken, hayatta kalma içgüdüm o kadar baskın
geliyor ki ,tırnaklarımı kanatırcasına tutunup tırmanmayı
deniyorum ve her defasında daha sert düşüyorum. Her düştüğümde
vücudumdan mı ruhumdan mı geldiğini bilmediğim kırılma sesleri
duyuyorum. Aptal gibi yüzümün korkunç görüntüsünden bile
orman yeşertmeye çalışıyorum. Belki bıraksam kendimi,
zorlamasam daha fazla, öğrensem burada yaşamayı, iklimine,
karanlığına, yosununa ,bitki örtüsüne alışsam yaşamaya devam
etmenin bir yolunu bulurum. Biri ellerimi bağlasa mesela, her
tırmanmaya çalıştığımda ayaklarımdan aşağıya çekse, bu
aptal mücadeleme ve ilkel yaşama iç güdüme bir son verse belki
kurtulurum.
Gözyaşı yosunu
karanlık sever. Ben çıkışı ışıkta aramaktan vazgeçtim ,
karanlığa yürüyorum.
Olur da geri dönmeye
çalışırsam, tut beni.
Kim bilir, belki o zaman
kurtulurum..